ESKİ ESER RESTORASYON PROJE SÜRECİ; SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

ESKİ ESER RESTORASYON PROJE SÜRECİ; SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

ÖZET

 

Eski eser restorasyon proje süreci ülkemizde çok karmaşık ve sorunlu bir süreç olarak bilinmektedir. Herhangi bir eski eser mülkü olan bir şahısla karşılaştığınızda duyduğunuz iki temel soru şudur; ‘’Kurulda tanıdığınız var mı?’’ ya da ‘’İçini beton yapıp dışını tahta kaplayamıyor muyuz?’’. İnsanlar en çok da restitüsyon kelimesini söylemekte zorlanırlar. Bu kelimenin bir çok farklı söylenişini hepimiz duymuşuzdur.

Bu iki soru aslında tüm soru ve sorunların özeti gibidir. İnsanlar bu sürece ait korkularını hep eski eserlere düşmanlık olarak dışarıya yansıtırlar. Çünkü eğer bir eski eser yapınız varsa o sizin karşınızda mutluluk kaynağı olarak değil, ucu belli olmayan çözümsüz bir sorunlar yumağı olarak durmaktadır.

Ayrıca Koruma kurullarından alınan izinlerle eski eser binaların giriş kapılarının yanına konan ”Bu eser ilgili Anıtlar Kurulunun falanca tarih ve sayılı kararı ile tescillenmiş ve koruma altına alınmıştır” yazısı söz konusu paradoksu bir karikatür gibi tüm zihinlerde ilan eder.

Bugünlerde Anıtlar Kurulunda onaylanmak üzere bekleyen herhangi bir konunuz varsa, daha çok beklersiniz onaylansın diye. Ortalama bir kurul raportörüne gittiğinizde size söyleyeceği söz şudur; ”Daha bakmadım, önümde çok konu var, 56. sıradasınız, hem kamu konuları önde geçiyor, ayrıca niçin bu kadar geliyorsunuz ki, en az 3 ay uğramayın buraya” vb.

Eve, meskene, sivil mimarlık eseri 2. Sınıf ahşap bir konağa vb. tüm temel ihtiyaç metamız olan ve kültürümüzün temel direği bu unsurlara sadece gelir getirici rant aracı -gayrımenkul- olarak bakıldığı, kentsel dönüşümün tüm kadim şehirlerimizi ve geleneksel yaşam şeklimizi tüm ağırlığıyla tehdit ettiği bir oratamda tüm bu süreçleri ve sorunları ortaya koymaya çalıştığımız bu çalışmamızda restorasyon sürecinden amacımız;

”Onları sadece bir heykel gibi ruhu olmayan birer müze eseri haline getirip seyretmek değil, geleneğimizi ihya ederek geleceğimizi inşa edeceğimiz birer kadim örnekler olarak görmemizdir”.

 

SORUNLAR

 

a-            Genel Yaklaşımlardan Kaynaklanan Sorunlar

 

Ülkemizdeki kültürel ve ideolojik farklılıktan kaynaklanan yaklaşımlar, eski eserlere yaklaşımda sorun teşkil etmektedir. Mezopotamya’nın kalbi, Avrasya’nın ortası, Dünyanın merkezi Anadolu’nun; Malazgirt Savaşıyla başlayan, İstanbul’un fethiyle taçlanan, Çanakkale Savaşıyla perçinlenen sahiplenme sürecinde, en son verdiğimiz Kurtuluş Savaşı’yla şekillenen ve yeni bir Cumhuriyetin kurulmasıyla sonlanan duruma gelinmiştir. Dolayısıyla bilinen en eski bulgulardan Urfa’daki 11 bin yıllık Göbeklitepe ile Yenikapı Metro kazılarıyla ortaya çıkan 8.500 yıllık ayak izleriyle İstanbul, bilinen tüm insanlık tarihini içermektedir. Paleontolojik dönem, Pagan dönem, Asur, Urartu, Hitit, Frig, Lidya, İyon, Roma, Bizans, Osmanlı ve en son Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile de birden fazla din, kültür, katman, olgu ve medeniyet, ülkemizde ve coğrafyamızda varlık göstermiştir. Tüm bu varlıklar, bizimdir ve bize ait kültürel, duygusal, düşünsel arka planı içermektedir. Günümüzde tarihi koruma olgusuna bakış ya da restorasyon süreci, bu katmanlar arası çatışma ve mücadele alanına dönmüştür. İlgili eserin temsil ettiği katman, süreci yürüten yada onaylayan açısından, o katmanı savunuyor ya da reddediyorsa tüm değerlendirmeler bu duruma göre değişiklik gösterebilmektedir. Ayrıca coğrafyamızda her yeni erk doğal olarak, kendi dönemine ait yeni yapılar, müdahaleler ve ekler yapabildiği halde, günümüzde bu katmanlara müdahale alanı, sınırı ya da yetkisi çok tanımsızdır. Örneğin Konstantiniye’yi fetheden Osmanlı Devleti, o fetihle birlikte teknik ve fiziki olarak hiç bir önemi kalmamış Bizans Surlarını yıkmamış, yok etmemiş, aksine bir şekilde o surların korunması için sürdürülebilir bir tavır sergilemiştir. Dolayısıyla bugün Konstantiniyye surları tüm ihtişamıyla hala ayaktadır. Ancak bugün surların restorasyonu ve sürdürülebilir bir koruma için yapılan her türlü faaliyet, konunun içindeki ve dışındaki tüm unsurlar tarafından bilinçsizce, acımasızca ve sınırsızca eleştirilir. Bununla birlikte ülkemizdeki ekonomik hareketlilik, kentsel dönüşüm ve oluşan ranttan dolayı da eski esere yaklaşım konusu zor bir hal almıştır. İmar durumu değişiklikleri, fonksiyon değişiklikleri, taşıyıcı şema değişiklikleri; eski eseri bir maket, oyuncak ya da sahte bir müze haline getirmektedir.

 

b-           İlke Kararları ve Kurul Kararları Açısından Sorunlar

 

Restorasyon süreci yukarıda saydığımız sebeplerden dolayı çok dinamik bir süreçtir. Doğasında tarihi, kültürü, ekonomik, finansal, teknik, hukuki vb. bir sürü meseleyi barındırır. Tüm bu meseleler, eski eserlerin ilgili kurullarda restorasyon projeleri görüşülüp karara bağlanırken adil ve sonucu itibarıyla tartışma çıkarmayacak karara ulaşmak çok zordur. Çünkü günümüz mevzuatı, imar planları, imar notları, ilgili parsele ait imar durumu, 2863 sayılı kanun, bu kanun çerçevesinde ilgili yüksek kurullarda alınan ilke kararları, parsel ölçeğinde alınan rölöve, restitüsyon ve restorasyon kararları hep tartışma konusu olmaktadır. Konuyla ilgili tüm taraflar; müellif mimarlar, kurul üyeleri, kurul müdürleri, raportörler, belediye temsilcileri, müşteriler çıkan karardan memnun olmamaktadır. Bu dinamik ve baskı altındaki durumdan dolayı ilgili Kurullarda alınan kararlar, günden güne, konudan konuya, müelliften müellifie, kurul üyelerinden başka kurul üyelerine, konunun sahibinden sahibine kadar tutarsızlık sergilemektedir. Bir kaç örnek vermek gerekirse;

ilgili mevzuata göre eski eser komşuluğundan dolayı belediyesinden onaylanmış ve onay için Koruma kuruluna giden konut imarlı betonarme bir yapı projesi su basman kotunun alt taraftan alınması kararıyla h:9.50 imardan h: 6.50 imara düşmüş ve proje onaylanmamıştır.

Başka bir örnek;

  1. derece sivil mimarlık eski eser parsel ve yerinde hiç bir iz bulunmayan yapı için en başta doğru restitüsyon bilgilerine ulaşmak için kurul ve arkeoloji müdürlüğü kontrolünde yapılan kazıya rağmen il kurul kararında ilave kazı istenmiş, 2. kurul kararında restitüsyon analojik olarak onaylanmış ve 3. kurul kararında restitüsyon onaylanıp konservasyon raporu istenmiştir. İlgili İBB Kudeb Müdürlüğü’nden gelen teknik elemanlar yerindeki kalıntılar üzerinden tahlil yapacak hiç bir sağlam veri bulamamıştır.

Başka bir örnek;

İçinde 2. derece eski eser bulunan ve konut imarlı, kütle halinde imar verilen bir parselin rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri ile kütle verilen konut bloğu belediyesinden onaylı havale ile ilgili kurulda görüşüldükten sonra çıkan karar şöyledir; ‘’… Rölöve ve restitüsyon projelerinin onaylanmasına, imar planında sehven verilen kütlenin iptaline plan tadilatı yapılmasına…’’

Bu durumda her gün yeni, ilave ve bize göre anlamsız yeni kararlar ile karşılaşmaktayız.

 

c-            Sürecin Belirsizliğinden Kaynaklanan Sorunlar

 

Günümüzde restorasyon süreci, proje ve uygulama açısından bütünlük içerisinde değerlendirilememektedir. Hem süreç tanımlı değil, hem de taraflar ve bu tarafların konumları, yetkileri ve sorumlulukları tam tanımlı olmayıp, rölöve teknikleri, restitüsyon çalışmaları, yada restorasyon kararları ve hatta proje aşaması bile belirsizliklerle doludur. Şu an itibarıyla proje müellifi mimardan başlayarak tüm taraflarda ve yapılacak işlerde süreç karmaşası bulunmaktadır.

 

 d-          Sürenin Belirsizliğinden Kaynaklanan Sorunlar

 

Herhangi bir eski eser yada eski eser komşuluğundan dolayı Koruma Kurulunda işlem görmesi gereken parselin ilgili kurulda işlem görmesi ile ilgili olarak halihazırda hiç bir bağlayıcı süre sınırı yoktur. Bu durum kamu kurumlarına ait eski eser yapıların proje sözleşmelerine dahi yansımıştır. Sözleşmelerde ” Kurullarda geçen onay süresi sözleşme süresine eklenir” ibaresi bulunmaktadır. Ülkemizde, -özellikle de tarihi bölgelerde- uzun süreli plansızlık durumu mevcuttur. Bu plansızlık durumu ile genel olarak sürecin belirsizliğinden kaynaklanan durum, restorasyon proje süresini belirsiz hale getirmiştir. Bir de kurul aşamasında ”Kamu konuları önce gelmektedir” yaklaşımı sivil mimarlık eserlerini ya da müellif mimarlar tarafından yürütülen özel vakıflara ait kamusal yapıların proje süresini belirsiz bir hale getirmektedir. Şu an itibarıyla Kurullarda 9 yıldır onaylanmayı bekleyen İl Özel İdare katkı paylı bütçeli restorasyon konuları vardır. Normal yollardan sürdürmeye çalışılan herhangi bir eski eser yapının restorasyon projesi onay sürecinin makul ve mantıklı süresinin ne kadar olabileceği ile ilgili hiç bir kanun, yönetmelik, tüzük, teammül vb. bir durum yoktur. Ayrıca bu durumun iyileştirilmesine dönük bir çalışma da yoktur, ya da varsa bile ilgililere yansıyan bir karşılık görülmemektdir.

 

e-           Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulları’ndan Kaynaklanan Sorunlar

 

Koruma Kurullarının idari ve mevzuat yapısı, teknik imkanları, raportör memurların genel yaklaşımı, ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Müellif mimarlar, ellerinde vekalet olmasına rağmen ilgili kurullarda bir itibar problemi yaşamaktadır. Konuyla ilgili yeterli arşiv araştırması yapamamakta, dosyadan kopya alamamakta, raportör konu hazırlığında yeterli ve doğru bir iletişim kuramamakta, karar sonucunu öğrenememektedir. Mal sahibi ile Kurul raportörü arasında kalmaktadır. İlgili kurul müdürüyle görüşüldüğünde, müdür raportör sayısının ya da teknik imkanların yetersizliğinden yakınmaktadır. Hatta kurumunda normal tavır ve sürecin dışında ilişkiler ve tavırlar olduğunu belirten müdürler olmuştur. Sürecin ve sürenin bu denli uzamasından dolayı müellif mimarlar, ilgili kurullara söz konusu işlerle ilgili, büro tescil, imar durumu, aplikasyon, tapu sicil kaydı vb. evrakları temin etmekten yorulmuş durumdadır. An itibarıyla bu duruma çözüm de bulunamamıştır.

 

 f-           Kurul Üyelerinden Kaynaklanan Sorunlar

 

Ülkemizde halihazırda kurul üyelerinin seçilme kriterleri net olmayıp, konuya hakim olmayan kişilerin üye olarak atanabildiği söz konusudur. Kurul üyeleri doğal olarak farklı mesleklere sahipler ama konu hakkında yetki alanlarının dışında müdahalede bulunuyorlar. Kurul üyelerinin çalışma saatleri ve prensipleri belli olmadığı gibi konuların ucu açık bırakılıyor ve karar tamamlanmıyor. Her yeni görüşmede ilave, mantık dışı ve sırası dışında istekte bulunuyorlar. İmar mevzuatına ve planlara uygun bir konu, yetkileri dışında tartışma konusu olabiliyor. Ya da müellif mimarın yetki alanındaki bir tasarım sanki öğrenciye tashih atar gibi reddedilebiliyor. Karar aldıkları bir konunun imzalanması bir kaç ayı geçebiliyor.

 

g-            Akademik Camiadan Kaynaklanan Sorunlar

 

Akademik camiada üretilen bilgi, realist olmayan yaklaşım sebebiyle gerçeklerle örtüşmüyor ve sorunlara çözüm üretmiyor. Camialar arası çekişme ve ekol farkı ön planda. İlgili hocanın proje üzerindeki imzası, tüm engelleri ortadan kaldırıyor, yada yeni engeller oluşturuyor. Bir çok konunun gerekli gereksiz bir şekilde üniversiteden onaylanması isteği, süre, maliyet ve müellifin yetkinliği hususunda adaleti zorlayan bir durum oluşturmaktadır.

 

 

h-           Belediyelerden ve Diğer Kamu Kuruluşlarından Kaynaklanan Sorunlar

 

Belediyeler ve Koruma kurulları arasındaki yetki karmaşası temel sorundur. Planlı ya da plansız alanlar, geçici yapılanma şartları, hangi konunun hangi şartlarda Koruma kuruluna gönderileceğinin belli olmaması ya da belli olsa da onaylı imar planına ve plan hükümlerine göre belediyeden onaylanmış bir parsel, kurulda bambaşka bir red süreciyle karşılaşabilmektedir. Plan notundaki herhangi bir madde, uygulamada çok farklı bir duruma dönmekte, ya da aynı plan notu uzun bir süre geçtikten sonra, biz bunu başka bir amaçla buraya koymuştuk ama bu plan notu işi başka noktaya getirdi diyerek (örneğin T3 geleneksel ticaret notu, notun ne anlama geldiği ve hangi semtlerde geçerli olduğu gibi) proje çözümsüz bir hal almaktadır. Yargının, planları kendi durumuna ve kriterlerine göre de yürütmeyi durdurma yöntemiyle işlevsiz hale getirmesi de proje sürecini kilitlemektedir. Herhangi bir kamu konusunun Koruma kurulunda görüşülen diğer tüm konuların önüne geçmesi de proje sürecini ciddi bir şekilde etkilemektedir. Ayrıca Kamu, restorasyon proje sürecinin ciddi bir işvereni konumundadır.  Dolayısıyla söz konusu işlerle ilgili bütçe miktarı ile teknik şartnamede istenenler arasındaki uyumsuzluk, işin süresi, işi yapacak müellifin seçiminde ihale sürecinde, en avantajlı fiyat en düşük fiyattır kuralınının uygulanması gibi sebeplerden dolayı, restorasyon süreci yanlış ellerde yürümektedir. Bir de Kamu kuruluşlarında çalışan teknik personelin özel sektörde çalışan teknik personele karşı genel olumsuz tavrı, hatta düşmanlığa varan genel yaklaşımı herkes tarafından malumdur. Kamu görevlilerine ulaşamama, derdini anlatamama, resmi iş sürecinde teknik şartname dışı istenen şeylerin bütçede olmaması, sonsuz yetkili ama sorumsuz tüm kamu görevlilerinin oluşan negatif durumla ilgili hiç bir maliyeti dikkate almamaları gibi durumlar da kamudan kaynaklanan genel sorunların içindedir.

Mimarlar Odası tarafından belirlenen en az bedel hesabı sistemi artık gerçekle hiç bir bağı kalmamış bir sistemdir. Söz konusu hesaplama sistemi olması gereken en az fiyatı belirlerken, hem bu fiyatlar şu an itibarıyla çok düşük kalmaktadır. Hem de piyasada bu fiyatların da altına iş yapılmaktadır.

 

ı-             Mimarlardan Kaynaklanan Sorunlar

 

Müellif mimarların tecrübe ve bilgi eksikliği, mimarlık eğitiminin yetersizliği, meslek odalarının konuya gerçeklerin ötesinde sadece siyasi bir açıdan yaklaşması, ülkemizdeki mevzuatın mimarlar tarafından yeterince anlaşılamaması ve hazmedilememesinden dolayı restorasyon proje süreçleri tıkanmış haldedir. Tüm bu eksiklerden dolayı Proje onay süreci bir engel duvarına dönüşmüştür. Dolayısıyla mimarlar konuya yaklaşırken, projeci bir tarzda değil, resim çizer gibi belgeleme yapmaktadır. İgili kurulların ve üyelerin yaklaşımına göre reel olmayan tavır ile proje hazırlamak zorunda kalmaktadır. Bu durumda bitmiş ve kuruldan onaylanmış bir restorasyon projesinde uygulamaya dönük bilgiler çok yetersiz olabilmektedir. Uygulama esnasında mesleki uygulama sorumluluğu kapsamındaki hizmetler, işveren, kamu, özel sektör farketmeksizin yok sayıldığı ve müellif mimarların bu duruma çözüm üretememelerinden dolayı söz konusu restorasyon süreci tam manasıyla olması gerektiği şekilde tamamlanamamaktadır.

 

ÖNERİLER

 

Tüm bu sorunları tespit ederken, kişi, kurum, isim, parsel numarası vermeyerek kimseyi töhmet altında bırakmamaya özen gösterdiğimiz ve mesleki tecrübelerimizi ortaya koyduğumuz çalışmamızın sonunda aşağıdaki çözüm önerileri ortaya konmuştur.

 

a-            Genel Öneriler

 

a-1         Restorasyon süreci yeniden tanımlanmalı,

a-2         Kuramlar ve ilke kararları, daha net ve açıklayıcı şekilde değişmeli,

a-3         Tüm tarafların yetki, sorumluluk ve çalışma şekilleri tanımlanmalı,

a-4         Bu kapsamda tüm tarafların bir araya geldiği restorasyon sürecini projeden uygulamaya kadar tüm aşamaları ortaya koyacak bir konferans süreci oluşturulmalı ve sonuca dönük tarafları bağlayıcı kararlar alınmalı.

a-5         Restorasyon süreci, restorasyon inşaatı bitene kadar bir bütün olarak ele alınmalı,

 

b-           Teknik Öneriler

 

b1           Rölöve ve restitüsyon projesi hazırlanıp ilgili birimlerde onaylatılmalı

b2           Avan proje şeklinde ilkesel restorasyon projesi hazırlanıp onaylatılmalı

b3           Restorasyon inşaatının başlaması ve rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin yerindeki tespitlere göre revizyonu ve yeniden uygulama projesi şeklinde onaylatılmalı

b4           Restorasyon sürecinin her aşamada müellif mimar gözetiminde yürütülerek, ilgili kontrol sistemi doğrultusunda sonlanması ve asbuilt projelerinin oluşturulup iskan alınmalı (aynen normal imar faaliyetleri gibi)

 

c-            Mevzuat Önerileri

 

c-1          Şer’iye ve Vakıf eserleri Kültür Varlıkları Koruma Kurullarının yetki alanından ayrılıp Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın oluşturacağı yeni bir kurulda değerlendirilmelidir. Böylelikle hem genel yoğunluk azaltılarak sivil mimarlık eserlerine daha çok imkan tanınmış olur, hem de uzmanlık alanından dolayı ilgili eserler çok daha verimli bir şekilde değerlendirilmiş olur.

c-2          Anıtlar Kurullarının yapısı ve çalışma şekilleri yeniden tanımlanmalı, bu kapsamda;

c-3          İlke kararları ve kuramlar çerçevesinde Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulları’nın yetki ve sorumluluk alanları netleşmelidir.

c-4          Kurul üyelerinin yetki ve sormululuk alanları netleşmelidir. Verdikleri kararlarda sınırsız yetkili olup hiç bir sorumluluklarının olmaması önlenmelidir.

c-5          Müdürlüklerin ve raportörlerin yetki ve sorumluluk alanları netleşmelidir. Özellikle raportörlerin çalışma şekilleri ve verimleri hususunda düzenlemeler yapılmalıdır.

c-6          Müellif mimarların yetki ve sorumluluk alanları netleşmelidir. İşin başından sonuna kadar tüm süreçlerde tam yetkili ve etkili bir konuma gelmelidir.

c-7          Projeler için işlem ve onay süreleri bağlayıcı şekilde belli olmalıdır. Ucu açık süreler, raportörler üzerindeki iş yükü, kamu projeleri önceliği gibi yaklaşımlar yeniden düzenlenmelidir.

c-8       Tüm bu süreci tanımlayan bir yönetmelik hazırlanmalıdır.

c-9       İlgili Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulları ya Belediye teşkilatları gibi interaktif ve proaktif bir şekilde yapılandırılmalı ve hesap vermeli, ilgili imar müdürlükleri gibi çalışmalıdır. Ayrıca eski eserler, rantın ve belediye başkanlarının baskısından kurtarılmalıdır.

Serkan AKIN

Mimar